12 Eylül 2019 Perşembe

SEBEPLERİN SEBEBİ , YÜCE ALLAHDIR



SEBEPLERİN SEBEBİ ALLAHDIR 


BEN ALLÂHIN KULUYUM.
Atılmış şeytandan Allâha sığınırım. 
Rahmeti Her Şeyi Kapsayan , Çok Rahmet Eden Allâhın adıyla.
(Kuran - 1 Fâtiha sûresi , Âyet 1) “Övgü , Evrenlerin türeteni (yetiştireni - Rabbi) Allah içindir”.   
Selâm (esenlik-sağ etme) yüce Allâhın rasûlu Muhammedin üzerine olsun ve yüce Allâhın rahmeti ve O’nun bereketleri. 

Görüntünün olası içeriÄŸi: yazı 

VARLIKLARIN VAR OLUŞUNA SEBEP OLAN SEBEPLERİN , SEBEB EDENİ , (MÜSEBBİBUL ESBÂB) YÜCE ALLAHDIR  


          Kâinatta var olan her şey değişkendir. Değişken olan bu varlıklar dâimâ değişerek başka varlıkların varlığının sebebi olurlar. Hiçbir değişken varlık kendi varlığının var oluş sebebi değildir. Sonradan var olan varlıklar kendilerinin var olmalarına sebep olamazlar.  

          Meselâ başkası tarafından yapılmış olan , var oluş sebebi başkası olan bir gemiyi düşünelim. Gemi kendi var oluşunun sebebi değildir , kendi kendini var eden bir nesne değildir. Geminin var oluş sebebi onu kullanmaya ihtiyaç duyan insanlardır.
           Başka bir örnek olarak suyu düşünelim , su kendi var oluşunun sebebi değildir , milyarlarca yıllık evrensel oluşum aşamalarında milyonlarca derecelik sıcaklıkların etkisi altında hidrojen ve oksijen denilen iki öğenin birleşmesi ile oluşmuştur. Hidrojen ve Oksijen de , Evrenin milyarlarca yıl önceki yaratılışı aşamasında oluşmuş olabilir veyâ milyarlarca yıllık evrensel oluşum aşamalarında ,  milyonlarca derecelik sıcaklıkların etkisi altındaki dev yıldızların içinde Hidrojen veyâ Oksijen atomu hâline gelmişlerdir. Onları var eden , kendilerinin dışındaki bir yaratılış sürecidir. Bunlar da kendilerinin oluşum sebebi , var oluş sebebi değillerdir.  
            Bu örneklerde olduğu gibi , kâinattaki hiçbir şey , kendi oluşumunun sebebi , kendi var oluşunun sebebi değildir. Kâinattaki her şeyin varlığı ,  kendi dışında olan , var edici , oluşturucu sebeplere muhtaçtır.  
            Öyleyse , bu değişken varlıkların hepsinin , kendilerinden başka , var edici sebeplere muhtaç olmasına göre , değişken varlıklardan oluşan kâinât kendi var oluşunun sebebi olamaz.  
            Öyleyse , kâinât , kendisini var edecek , değişken olmayan , sonsuz kararlılıkta bir var edici sebebe muhtaçtır.
            Eğer , kendisinin varlığı , sonsuz kararlılıkta olan , varlığı değişken olmayan bir var edici sebep var olmasa , her şeyin biri birinin sebebi olduğu sonu ve başı olmayan ezeli ve ebedi bir dönüşüm süreci olmak zorunda olur.
            Ezeli ve ebedi bir dönüşüm ise değişken varlıkların doğasına aykırıdır. Buna rağmen bu sonsuz dönüşüm sürecinin var olması durumunda , bu sürecin başlatanının ne olduğu sorusu cevap bulamaz. Bu tür bir değişken sonsuzluk süreci olsa bu süreci başlatan bir başlatıcı sebebe muhtaç olur. Başlatıcı sebep öyle bir sebep olmalıdır ki bu değişim sürecinin ilk ve son halkası o olmalıdır. Eğer başlatıcı sebep , sonsuz kararlılıkta olmayan ,  ilk ve son kendisi olmayan , değişken bir başlatıcı olsa , bu başlatıcı sebepte bu değişim sürecinin bir parçası olur. O da bu durumda kendisini var edecek değişken olmayan , sonsuz kararlılıkta bir var edici sebebe muhtaç olur. Çünkü hiçbir değişken varlık kendi var oluş sebebi olamaz , her değişken , kendisinden başka bir var edici sebebe muhtaçtır var olmak için.
              Sonuçta , varılan , zarûri , kaçınılmaz sonuç budur ki değişken varlıklardan oluşan kâinâtı var eden , değişken olmayan , ezeli ve ebedî olan , sonsuz kararlılıkta olan bir var edici vardır. O değişken olmayan , ezelî ve ebedî olan , sonsuz kararlılıkta olan var edici Tanrıdır. O , kendisinden başka tanrı olmayan yüce Allah’dır. Öyleyse O’na inanın ,  O’na uyun.

Âyet  =  “…ve (Gerçeğe) İletme’ye uyan Sağ Olsun”  (Kuran – 20  Tâhâ sûresi , Âyet 47)
Âyet  =  “Övgü , Evrenlerin türeteni (yetiştireni - Rabbi) Allah içindir”  (Kuran – 1 Fatiha sûresi , Âyet 1)
Yazar = Ali kenan Aydın   
Konunun ilk oluşturulma tarihi = 4 ‎Temmuz ‎2012 ‎Çarşamba (târihinden önce)





4 Eylül 2019 Çarşamba

KUR'AN'DA DAĞLAR VE DEPREM Kuranın bilime aykırı olduğu iddiâsı – Profesör Celal Şengöre cavap



KUR'AN'DA DAĞLAR VE DEPREM Kuranın bilime aykırı olduğu iddiâsı – Profesör Celal Şengöre cavap


BEN ALLÂHIN KULUYUM.
Atılmış şeytandan Allâha sığınırım. 
Rahmeti Her Şeyi Kapsayan , Çok Rahmet Eden Allâhın adıyla.
(Kuran - 1 Fâtiha sûresi , Âyet 1) “Övgü , Evrenlerin türeteni (yetiştireni - Rabbi) Allah içindir”.  
Selâm (esenlik-sağ etme) yüce Allâhın rasûlu Muhammedin üzerine olsun ve yüce Allâhın rahmeti ve O’nun bereketleri.
          Celal şengör denen , gâvur profesör diyor ki , Kur’ân’da , dağların yaratılış sebebi olarak deniyor ki “dağları , karaların zelzeleden korunması için yarattık” , bu Kur’ân’da bulunan bir yanlıştır.
           Bu kişi , dağların , zelzeleden korumadığını , aksine , dağların bulunduğu yerlerde , çok deprem olduğunu ve dağsız , düz yerlerde deprem olmadığını söylüyor.  Bu durumda Kur’ân ile bilimin çeliştiğini isbât ettiğini iddiâ ediyor. Hal bu ki , Kur’ân’da , dağlarda deprem olmaz denmiyor , dağlar depremi engeliyor denmiyor.
      Bu konu hakkındaki videoda , bu konudaki âyetlere örnek olarak , şu âyetler alt yazı olarak konulmuş.  
          Bu videoda , bahsedilen âyetler = NAHL SURESİ 15 --- ENBİYA SURESİ 31 --- LOKMAN SURESİ 10

KUR’ÂNDA , DEPREMDEN BAHSETTİĞİ VE BİLİME AYKIRI OLDUĞU İDDİÂ EDİLEN ÂYETLERDEN CEVAPLAR   


RESİM - 1 - 16 NUMARALI SÛRE OLAN NAHL SÛRESİNİN 15 NUMARALI ÂYETİ  
Atılmış şeytandan Allâha sığınırım. 
Rahmeti Her Şeyi Kapsayan , Çok Rahmet Eden Allâhın adıyla.  
Görüntünün olası içeriÄŸi: ‎şunu diyen bir yazı '‎الفى فى الآزضِ رَوَاسى ان تميدَ بِكُمْ وَاَنْهَارً وَسبُلاً لَعلَكُمْ تهْتَدُون‎'‎ 
=== Zelzele = Deprem hakkında âyet ===
(Kur’ân – sûre 16 , Nahl sûresi - âyet 15)  (Kur'ân sırasına göre meâli)
“Ve kavuşturdu , içine yerin , kazıklar , salınmasına sizinle birlikte ve ırmaklar ve yollar olabilir ki siz (Hakka , gerçeğe) iletmeye devam edersiniz”.
 
(Kur’ân – sûre 16 , Nahl sûresi - âyet 15)  (Türkçe söz dizimine göre meâli)
“Ve yerin içine , sizinle birlikte salınmasına , kazıklar kavuşturdu ve ırmaklar ve yollar olabilir ki siz (Hakka , gerçeğe) iletmeye devâm edersiniz”.

RESİM - 2 – 21 NUMARALI SÛRE OLAN ENBİYÂ SÛRESİNİN 31 NUMARALI ÂYETİ 
Atılmış şeytandan Allâha sığınırım. 

Rahmeti Her Şeyi Kapsayan , Çok Rahmet Eden Allâhın adıyla.   

 Görüntünün olası içeriÄŸi: ‎şunu diyen bir yazı '‎وَجَعَلْنَا فى الَرْضِ رَواسِى ان تَميدَ بِهِمْ وَجَعَلْنَا فيهَا فجاجا سُبُلاً لَعَلَّهُم يَهتَدُونَ‎'‎ 
(Kur’ân – sûre 21 , Enbiyâ sûresi - âyet 31)
“Ve kıldık içinde yerin kazıklar , (sağa sola) salınmalarına , onlarla birlikte …
 “Ve yerin içinde (sağa sola) salınmalarına , kazıklar kıldık …”.  
RESİM -  3 – 31 NUMARALI SÛRE OLAN LOKMÂN SÛRESİNİN 10 NUMARALI ÂYETİ 

Atılmış şeytandan Allâha sığınırım. 


Rahmeti Her Şeyi Kapsayan , Çok Rahmet Eden Allâhın adıyla.   

Görüntünün olası içeriÄŸi: yazı 
(Kur’ân – sûre 31 , Lokman sûresi - âyet 10)
“… ve kavuşturdu içine yerin kazıklar , (sağa sola) salınmasına , sizinle birlikte …”. 
“… ve yerin içine , sizinle birlikte (sağa sola) salınmasına , kazıklar kavuşturdu …”.
--- 1 --- Bu üç âyetin herhangi birinde dağların yaratılışından bahsedilmiyor. 
--- 2 --- Bu üç âyetin herhangi birinde , dağların , karaları ,  zelzeleden (depremden) koruduğu söylenmiyor.
--- 3 --- Bu üç âyetin herhangi birinde depremden bahsedilmiyor.
--- 4 --- Bu üç âyette de , Arapçada , deprem anlamında olan , zelzele kelimesi veyâ zelzele kelimesinin fiili olan ZİLZÂL fiili  değil , me-ye-de fiili (sağa sola) salınma fiiili kullanılmış. Koca dağlar için sağa sola salınma anlamı bir çeşit deprem olduğu kabul edilebilir. Fakat bu anlam daha fazlasını da içeriyor olabilir. Bu üç âyet  , deprem olmayan fakat dağlara âit bir sağa sola salınma hareketenin olduğunu bildiriyor olabilir. Bununla birlikte , deprem ânında oluşan , dağlara âit sağa sola salınma hareketinin , bir çeşit yaylanma hareketinin , meselâ rüzgarda sağa sola salınan ağacın hareketine benzer bir salınma hareketinin , dağlarda bulunduğunu bildiriyor olabilir. 
                Eğer dağlarda sağa sola salınma hareketi varsa , böylece bu üç âyet ,  Kur’ânın mûcize olduğu isbât etmiş olur. Bu âyetler , depremin sertliğinin , dağlarda bulunanlar için böylece yumuşatıldığını bildiriyor olabilir veyâ dağlarda , deprem olmayan bir sağa sola salınma hareketinin varlığını bildiriyor.
                Bundan anlaşılan , bâzı iddiâcıların iddiâ ettiği gibi , bu âyetlerde bildirilen şey , dağlarda deprem olmadığı değil , aksine dağların , sağa sola salınan yapıda , esneyen kütleler olduğudur.
                Kur’ân , neden dağlar demiyor , fakat kazıklar diyor. Bu da araştırılmalı. Bu dâhi Kur’ânın mucizelerindendir anlaşılan. Dağların , yerin içine doğru derine inen , kökleri sebebiyle , hem yüzeyde , hem dipte olan uzunlukları ile , yere konulmuş , dikine duran , kazıklar gibi olduğu da çağdaş yerbiliminin (jeolojinin) tesbitlerindendir.
RESİM – 4 – Kıtaların yere dalan dip kısımlarının temsîli çizimi 
Görüntünün olası içeriÄŸi: yazı  
RESİM – 5 – Dağların yer içine doğru giren şekli , tahmîni , temsîlî çizim 
FotoÄŸraf açıklaması yok. 
RESİM – 6 - Dağların yer içine doğru giren şekli , tahmîni , temsîlî çizim   
FotoÄŸraf açıklaması yok.  
               Kur’an’da bahsedilen RAVÂYİYE = kazıklar kelimesinin dağlar hakkında olduğu , tefsirciler tarafından kabul edilmiş olsa da , özellikle dağların kazık gibi yere çakılı olmasını bildirmek için olması buna bir açıklama getirse de , KAZIKLAR kelimesi ile şimdilik bilinmeyen , belki bir gün keşfedilebilir başka bir gerçeğe , dağlar dışındaki yere gömülü yer yapılarına da işâret ediyor olabilir. Eğer bu tür bir keşif olursa , bu konu açıklığa kavuşmuş olur. Konunun daha iyi anlaşılması için , Kazıklar kelimesinin dağ olduğu iddiâsını incelemek yararlı olacaktır.
               Bu konuda anlaşılan , bu konuda da , başka pek çok konuda örneğini gördüğümüz , tanık olduğumuz gibi ,  İslâm aleyhine olanlar , Müslümanların yanlışlarını , meal yazanların yanlışlarını , İslâm aleyhine kullanmaya kasdetmişler. İddiâları tamamen yanlış bilgi üzerine kurulmuşdur.
              Öyleyse , yanlış meal yazanların , aldatmasıyla , gâvurlara  , İslâm ve Kur’ân aleyhine fırsat vermelerinden ibret alarak sözlerimize dikkat etmeliyiz. Müslümanların  yanlışları sebebiyle doğru yoldan sapanlar olursa , tedbirsiz söz edenler sorumlu olurlar. 
              Rabbimiz bizi nankörler için (gâvurlar için) Fitne etme.
Âyet  =  “…ve (Gerçeğe) İletme’ye uyan Sağ Olsun”  (Kuran – 20  Tâhâ sûresi , Âyet 47)
Âyet  =  “Övgü , Evrenlerin türeteni (yetiştireni - Rabbi) Allah içindir”  (Kuran – 1 Fatiha sûresi , Âyet 1)
Yazar = Ali kenan Aydın   
Konunun ilk oluşturulma tarihi = 15 Hazîran 2019 cumartesi (saat 16:30)



KURANDA JİNEKOLOJİ – İNSANIN YARATILDIĞI SU = MAUN DAFİK (86 TÂRIK SURESİ - AYET 5 – 6 - 7)

KURANDA JİNEKOLOJİ – İNSANIN YARATILDIĞI SU = MAUN DAFİK (86 TÂRIK SURESİ - AYET 5 – 6 - 7)


BEN ALLÂHIN KULUYUM.
Atılmış şeytandan Allâha sığınırım. 
Rahmeti Her Şeyi Kapsayan , Çok Rahmet Eden Allâhın adıyla.
(Kuran - 1 Fâtiha sûresi , Âyet 1) “Övgü , Evrenlerin türeteni (yetiştireni - Rabbi) Allah içindir”.   
Selâm (esenlik-sağ etme) yüce Allâhın rasûlu Muhammedin üzerine olsun ve yüce Allâhın rahmeti ve O’nun bereketleri. 

Bu konuda anladığım kadarını söyledim , hatasız olan yüce Allah’dır ve onun dilediği. Eğer bu konuda her hangi bir hatam var ise eğer yüce Allah nasip ederse daha sonra düzeltmeyi de umarım. 
İslâm düşmanlarının , ajanların bir kısmı , özellikle , açıkta ateist dinsiz rolü yaparak halka karşı başka görünüp gizlenen , gizlide misyonerlik yaparak da istihbaratçılara karşı gizlenen ajanların faaliyet alanı olarak seçtikleri en önemli konulardan biridir Kuranı kerîm düşmanlığı. Özellikle pkk ve benzeri dinsiz teşkilatlar , bazı ortamlarda , elemanlarını ,  islam düşmanı , islam aleyhine sorular ve itirazlarla , Müslümanlarla mücâdele edebilecek bilgili kâfirler olarak yetiştirmeye uğraşırlar. Bunlar toplumda aldatttıkları kişileri , aldanmışları tesbit ederek ajan yapmaya uğraşırlar ya da gruplandırarak , yönettikleri gruplar aracılığıyla kullanmaya uğraşırlar.  
Bu ajan ve âlet kişiler ve onlara aldanmışlar ve  onların sözünü tekrarlayan gâfillerin kullandıkları en önemli alanlarıdır , Kuranda çelişki olduğunu isbat etmek çabaları. Tüm itirazlarının cevapları verilse de ,  inatla , o cevapları bilmeyenleri aldatmak için , iddialarının doğruluğunu , Kuranda çelişki olduğunu iddia etmeye devam ederler. Ateist , dinsiz kişiler sözde Müslümanlarla münazara etmek için internet ortamında münazara ortamları kurmuşlar. Fakat aşırı bir tarzda söverek , ahlaksız , karaktersiz kişilerden başkasının kendilerine yaklaşmasını engellemek , böylece , bilgisiz , gafil kişileri aldatmak çokça kullandıkları bir yöntemdir. Buna rağmen o aldanış ortamındaki İslam düşmanlığına cevap vermek için , onların aşağılık tarzlarına sabreden ve cevaplarını veren bir çok kimse var. Böylece umulur ki bâzı aldanmış kişiler aldandıklarını anlar ve tevbe ederek doğru yola , İslâma dönerler.
İslâm düşmanlarının Kurana itirazlarından birisi Târık sûresinin 5 – 6 ve 7 numaralı âyetleri hakkındadır. Gerçek bir cevapla bu itiraza cevap veren çıkmadı bildiğim kadarıyla. İtirazları Târık sûresindeki âyetlerde belirtilen insanın yaratıldığı suyun çıkış yerinin bildirilmesi hakkındadır.  Bahsettiğim âyetler şunlar =
Atılmış şeytandan Allâha sığınırım. 
Rahmeti Her Şeyi Kapsayan , Çok Rahmet Eden Allâhın adıyla.
(Kuran – sûre 86 , Târık sûresi – âyet 5) “Böyle iken baksın insan neden (hangi şeyden) yaratıldı”.
(Kuran – sûre 86 , Târık sûresi – âyet 6) “Yaratıldı suyun püskürteninden”.
(Kuran – sûre 86 , Târık sûresi – âyet 7) “Çıkar , arasından ,  omurga ve kaburganın”.
İtirazcılar , bu âyette bahsedilen , insanın yaratıldığı suyun , omurga ve kaburga arasından çıktığının bildirilmesinin bilimsel gerçeklere aykırı olduğunu söylüyorlar. Zîrâ insanın yaratıldığı su olan meni taşşaklarda oluşur ,  taşşakların ise omurga ve kaburga arasında bir yerde değil omurga ve kaburganın arasında olmayan vücudun alt bölümünde olduğu belli bir şeydir. Bu itiraz yerinde bir itiraz değildir. Çünkü insanın yaratıldığı su iki çeşittir. Birisi erkeğin suyu ki buna meni denir. Diğeri ise bayanın suyudur. Bu âyetlerde belli ki  bayanın suyu anlatılıyor bu suya bu âyetlerde verilen ad ise “MÂUN DÂFİK” “PÜSKÜRTEN SU” adıdır. 
Su nasıl püskürtür. Dâfik kelimesi püskürten anlamındadır. Meselâ parfüm ve benzeri sıvıların kendisiyle püskürtüldüğü kutuya dâfik yâni püskürten – püskürteç denir. Benzer tarzda tuvaletlerde kullanılan su şamandıralarının içinde bulunan ve şamandıraya suyu püskürten su borusunun ucundaki parçaya da dâfik denir.  Dikkat edilmesi gereken anlam , püsküren suya değil , suyu püskürten âlete dâfik denmesidir. Âletin suyu püskürtmesi anlaşılır bir şeydir fakat MÂUN DÂFİK yâni PÜSKÜRTEN SU nasıl olabilir.  
Cinsel ilişki sırasında erkeğin suyu olan meniyi teşvik eden ve püskürmesine sebep olan etken kadının suyudur. Doğal olarak , cinsel ilişki dışında daha geç püsküren erkeğin suyu , ilişki sırasında bayanın suyunun etkisi ile daha erken püskürür. Bu sebeple erkeğin suyunu , meniyi püskürten bayan suyu püskürtendir. Yâni bayanın suyu PÜSKÜRTEN SU’DUR = MÂUN DÂFİK’TİR.  
             Öyleyse Târık sûresinin 7 numaralı âyetinde bahsedilen (Kuran – sûre 86 , Târık sûresi – âyet 7) “Çıkar arasından omurga ve kaburganın”.   Omurga ve kaburga arasından çıkan su erkeğin suyu olan meni değil bayânın suyu olan PÜSKÜRTEN SUDUR.  Mâdem öyle , bayanın suyunun çıktığı yer omurga ve kaburga arasında bir yerde olmalıdır. Nitekim kadının rahminin uzantısı olan kadın yumurtalıkları , kadının suyunun oluşum kaynağıdır. KADININ YUMURTALIKLARI OMURGA VE KABURGA ARASINDA BİR YERDEDİR. Bu durumda âyette bahsedilen , insanın yaratılışının sebebi olan MÂUN DÂFİK = PÜSKÜRTEN SU = KADININ SUYU ÂYETİN BİLDİRDİĞİ YERDEN OMURGA VE KABURGA ARASINDAN ÇIKAR.  Öyleyse âyetin bildirdiği (Kuran – sûre 86 , Târık sûresi – âyet 7) “Çıkar arasından omurga ve kaburganın”. Sözü gerçektir.  
RESİM 




               RESİMDE GÖRÜLEN , BÜYÜK SİYAH T ŞEKLİ OMURGA BİTİMİNDEN KABURGAYA KADAR OLAN BÖLÜMÜ GÖSTERİYOR. GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ , KADININ YUMURTALIKLARI ÂYETTE BELİRTİLDİĞİ GİBİ OMURGA VE KABURGA ARASINDADIR. (Resmin adresi = http://ladysis.com/tr/pages/631882 )
              Öyleyse Kuranda bilime aykırılık olduğunu iddia edenler yanılıyorlar. Kuran tümüyle bilime uyumludur. Pek çok konu ile isbat edildiği gibi , bilimsel olarak tesbit edilen pek çok yeni bilginin Kuranda bulunduğu da bir gerçektir. Ve hattâ henüz anlamı çözülememiş , bilimsel keşiflerden sonra anlaşılması umulan pek çok konu Kuranda vardır. Kuranda bildirilen , Bazı konular var ki bunlar kolayca anlaşılır , fakat henüz halka açıklanmış bir bilimsel bulgu değildir ya da henüz keşfedilmemiştir. Bunlar da halka açıklandığında Kuranda bulunmaları Kuranın mucize olduğuna delil olacaktır. Meselâ Kuranda uzayda hayatın varlığına dâir âyetler , uzayda su ve buz ve gıda bulunduğu hakkındaki âyetler bunlara örnektir. Kuranın insanlara sunulmasından sonra geçen 1400 yıldan daha uzun sürede gelişen insan kaynaklı bilim Kuranı tasdikliyor. Öyleyse O YÜCE TANRININ , YÜCE ALLÂHIN KİTABIDIR VE ONUN SÖZÜ GERÇEKTİR. ÖYLEYSE , KURAN’A VE , salat ve selâm ona , ONU GETİREN PEYGAMBERE VE ONUN GETİRDİĞİ YÜCE ALLÂHIN DÎNİNE , İSLÂMA UYAN KAZANACAK VE UYMAYAN KAYBEDECEK. Öyleyse islâma uy yâni Müslüman ol ve kazan.
Âyet  =  “…ve (Gerçeğe) İletme’ye uyan Sağ Olsun”  (Kuran – 20  Tâhâ sûresi , Âyet 47)
Âyet  =  “Övgü , Evrenlerin türeteni (yetiştireni - Rabbi) Allah içindir”  (Kuran – 1 Fatiha sûresi , Âyet 1)
Yazar = Ali kenan Aydın   
İlk yazım târihi = 11 ‎Eylül ‎2016 ‎Pazar, ‏‎02:57:01

3 Eylül 2019 Salı

Kuranda uzay yolculuğu – 1 - galaksiler arası yolculuk ve evrenlerin dışına yolculuk



Kuranda uzay yolculuğu – 1 -  galaksiler arası yolculuk ve evrenlerin dışına yolculuk


BEN ALLÂHIN KULUYUM.
Atılmış şeytandan Allâha sığınırım. 
Rahmeti Her Şeyi Kapsayan , Çok Rahmet Eden Allâhın adıyla.
(Kuran - 1 Fâtiha sûresi , Âyet 1) “Övgü , Evrenlerin türeteni (yetiştireni - Rabbi) Allah içindir”.   
Selâm (esenlik-sağ etme) yüce Allâhın rasûlu Muhammedin üzerine olsun ve yüce Allâhın rahmeti ve O’nun bereketleri. 
 Görüntünün olası içeriÄŸi: uçak

Kur’an’da evrenlerin dışına yolculuk

         Kuran 1400 yıldan daha uzun bir süre önceden indirildi. O çağda insanlar uzay yolculuğunun veyâ daha basiti havada uçmanın  gerçekleşmesinin mümkün olduğunu bilemeyecek kadar uçuş ve uzay bilgisinden ve uçuş imkânlarından mahrum idiler. Özellikle Araplar , çölde bilim ve teknolojiden uzak , pek çoğu  elbise dâhi  bulup giyemeyecek kadar fakir  bir toplum idiler. Böyle bir toplum içinde uzay yolculuğunun mümkün olduğunu bildiren ve bu bildirdiği bilgi , 1400  yıl sonra çağımızda gerçekleşen Kuran elbette mûcizedir , yüce Allâhın kitabıdır. Kur’an’ın , 55 numaralı sûresi olan , Er Rahmân sûresinin , 33 numaralı âyeti ve Kur’an’ın , 84 numaralı sûresi olan , İnşikâk sûresinin , 19 numaralı âyeti , uzay yolculuğunun mümkün olduğunu bildiriyor.  
(Kuran – sûre 55 , Er Rahmân sûresi – âyet 33) “Ey topluluğu cin ve insanın , güç yetirdiyseniz sızmaya , saçaklarından , gökler ve yeryüzünün , böyle iken sızın , sızmazsınız ancak bir egemen güç ile (Sultân ile)”.    
          Egemen bir güç ile olmadıkça Gökler ve yeryüzünün saçaklarından , kenarlarından aşıp geçemezsiniz , Egemen bir güç ile olunca gökler ve yeryüzünün üst sınırlarından aşıp geçebilirsiniz deniyor âyette. Çağımızda Yeryüzünün üst sınırlarından aşılıp geçildi ve uzaya ulaşıldı , pek çok gezegene , uydular , gözlem ve inceleme araçları gönderilebildi. Ama henüz güneş sisteminin dışında , bir yıldıza ulaşılabildiğine dâir bir bilgimiz yok. Anlaşılan o ki , kâinatta var olan yıldızlardan  , yâni güneş sistemlerinden herhangi birine ulaşamadı insanlar.
         Gökbilimciler , gözlemlenebilir evrende , en azından 70 seksilyon   (7×1022) yıldız olduğunu tahmin etmektedir. Bu Samanyolumuzda bulunan 300 milyar yıldızın 230 milyar katıdır.  Hal bu ki bu âyet Göklerin ve yeryüzünün saçaklarından , üst sınırlarından aşılıp geçilmesinin , bu 70 seksilyon güneşin bulunduğu bilinen evrenin aşılıp geçilmesinin mümkün olduğunu bildiriyor. (Seksilyon = bin (3) , Milyon(6), milyar(9), trilyon(12), katrilyon(15), Kentilyon(18), seksilyon(21)  = 21 sıfırlı sayı).   
          Gökler ve yeryüzü bütününün bilinen sınırları ise , ışık hızı ile gidilecek olsa , milyarlarca yıl sürecek kadar uzak. Öyleyse insanların bilinen bilimsel ve teknolojik imkânları ile bu iş yapılamaz. Öyleyse bilimin keşfetmesi gereken başka bilgiler ve teknolojiler  var.
          Gökler ve yer ve ikisinin arasındakiler evrenlerdir , bu âyette ise Gökler ve yerin saçakları’ndan bahsediliyor. Bu duruma göre , bir ihtimal , Er Rahmân sûresinin , 33 numaralı âyeti ,  evrenimizin dışınındaki , evrenlerin de aşılabileceği bir uzay yolculuğunun mümkün olduğunu bildiriyor olabilir.  

Kur’an’da galaksiler arası yolculuk

           Uzay yolculuğunun mümkün olacağını bildiren , başka bir âyet  , Kur’an’ın 84 numaralı sûresi olan İnşikâk sûresinin 19 numaralı âyetidir. 
(Kuran – sûre 84 , İnşikâk sûresi –  âyet 19) “Elbet bineceksiniz , bir tabakaya , bir tabakadan”.    
          Kur’an’da Tabaka kelimesi 4 adeddir. Bu 4 aded tabaka kelimesinin 2 adedi bu âyettedir. Diğer 2 tabaka kelimesinden birisi , Kur’an’ın , 67 numaralı  sûresi olan , Mülk sûresinin , 3 numaralı âyetinde , diğeri ise , Kur’an’ın , 71 numaralı sûresi olan , Nûh sûresinin , 15 numaralı âyetindedir. Bu iki âyette de , tabaka kelimeleri , 7 göğün tabakalarını  , katlarını  belirtmek için kullanılmış. Bundan anlaşılan , âyette , (Kuran – sûre 84 , İnşikâk sûresi –  âyet 19) “Elbet bineceksiniz bir tabakaya bir tabakadan”.  denilerek bildirilen tabaka , kat , 7 göğün tabakalarından , katlarından olan tabakadır. Zâten , bu âyetin öncesindeki âyet , aydan bahsediyor , böylece , bahsedilenin gök ile ilgili olduğu daha iyi biliniyor. Öyleyse , bu âyet de , insanların , 7 göğün tabakaları arasında yolculuk yapacağını , uzay yolculuğu , galaksiler arası yolculuk yapacağını veyâ yıldızlar bulunan dünyâ göğünden daha üstte olan , yıldızlardan başka varlıkların bulunduğu , 7 gök tabakası arasında yolculuk yapılacağını bildiriyor.  Çünkü , yıldızların bulunduğu göğün , Dünyâ göğü olduğu ve 7 gök tabakasının bunların üzerinde olduğuna dâir hadisler , mîraç hadisleri arasında vardır.
          Çağımızda , uzay yolculuğunun yapılmaya başlanması , Kur’an’ın bu haberinin bir mûcize olduğunu isbât eder. Ancak , henüz , Kur’an’ın bahsettiği , tabakadan tabakaya geçişin gerçekleşmediği de anlaşılıyor. Zîra , henüz insanların her hangi bir tek yıldıza bile ulaşdığına dâir bir bilgimiz yok. Kur’an’ın bildirdiği uzay yolculuğu ise , belli ki yıldızlara yolculuktan daha ileri olan , Galaksiler arası bir yolculuktur veyâ yıldızların bulunduğu göğü aşan bir yolculuktur.  Galaksiler arası yolculuğun gerçekleşeceğine dâir hadis de var. Salat ve selâm ona yüce Allâhın elçisi Muhammed şöyle dedi : 
“Bilim  Süreyyâ’da (Ülker takım yıldızları’nda – Ülker galaksisi’nde) olsa, onunla birbirine kavuşur Fars oğullarından (Îranlılardan) adamlar”.

Hadîsin  kaynağı:
1 -Ahmed bin hanbelin müsnedi, (2 (297-420-422-469)). 
Hadisdeki “bilim” kelimesi yerine “îmân” kelimesi kullanılan aynı hadîs’in diğer bir naklinin kaynağı :
2 - Tirmizî , tefsîr bölümünde 47 (3), 62 (1), menkıbeler 70)
Hadisdeki “birbirine kavuşur” kelimesi yerine “elbet ona kavuşur” kelimesi kullanılan diğer bir naklinin kaynağı :
3 - Buhârî, tefsîr  bölümü 62 (1) .  
4 - Müslim , sahâbenin  fazîletleri  bölümü 231.
Ahmed bin hanbel 2 (417)  )

            Hadisteki “Süreyyâ” (Türkçede, “Ülker”, “Yedi  kız  kardeş” adları ile bilinir. Ayrıca Farsça “Peren”, “Pervin”. Yunanca “Pleiades”.  Japonca “Subaru”.) Adları ile bilinir. Uluslar arası gök bilim adlandırmasında “M 45” olarak bilinir. Boğa  burcundadır , Dünyâdan  uzaklığı 440 ışık yılı (135 parsek). Âletsiz bakıldığında yedi yıldızı görünür , bu sebeble “7 kadilli süreyyâ” da denir. 

            Öyleyse , Kur’an ve hadis ile bilinir ki  , insanlar , yıldızlar arası ve galaksiler arası ve muhtemelen evrenleri aşan , uzay yolculuğu yapacaklar. Öyleyse , insan teknoloji ile Uzay yolculuğunu , uzay yolculuğu gerçekleşmeden 1400 yıl önceden bildiren Kur’an mucizedir. Öyleyse , Kur’an’ın , kendisine  indirildiği , salat ve selâm ona , yüce Allâhın elçisi Muhammed doğruyu bildirdi. O yüce Allâh’ın elçisidir , Kur’an , yüce Allâh’ın , mûcize olan kitabıdır , İslâm tek hak dindir , Ona uyan kurtulacak ve cenneti kazanacak , uymayan ise kazanamayacak. Öyleyse , gerçek olduğunu gördüğün bu kurtuluş yoluna , İslâma uy , dünyâ hayâtı denilen bu büyük imtihânı kazan.   

Âyet  =  “…ve (Gerçeğe) İletme’ye uyan Sağ Olsun”  (Kuran – 20  Tâhâ sûresi , Âyet 47)
Âyet  =  “Övgü , Evrenlerin türeteni (yetiştireni - Rabbi) Allah içindir”  (Kuran – 1 Fatiha sûresi , Âyet 1)
Yazar = Ali kenan Aydın   
İlk yazım târihi = 8 ‎Temmuz ‎2012 ‎Pazar, ‏‎06:42:37 (veyâ daha önce)

İSLAMDA ; KURAN VE HADİSDE EVRENSEL ŞUUR – 15- GÖKLER VE YER VE ONLARDAKİLER – CEHENNEM VE HER ŞEY

      İSLAMDA ; KURAN VE HADİSDE EVRENSEL ŞUUR – 15- GÖKLER VE YER VE ONLARDAKİLER – CEHENNEM VE HER ŞEY.   BEN ALLÂHIN KULUYUM. A...